Güncel
12 Eylül’ü Kötü Bir Anıdan İbaret Kılacak Adım Sivil Anayasadır
Türkiye, 20. yüzyılı millet iradesini ezen, geleceğini ipotek altına alan ve gelişimini durduran darbelerle ve darbe süreçleriyle geçirdi. Bunlardan 12 Eylül darbesi, her biri birer toplumsal mühendislik projesi olan teamülleri, anayasa ve hukuksal düzenlemeleri ve diğer tüm sonuçları itibariyle 43 yıldır ülkenin şahlanışını dizginlemeye devam etmektedir.
Okyanus ötesinde adeta ülkemizin bir daha ayağa kalkmaması için planlanmış olan 12 Eylül tezgâhı milleti birbirine düşürerek ağır yara almasına neden oldu. Darbe koşullarının adeta senaryo gibi hayata geçirilerek toplumsal fay hatları üretildiği, gençlerin birbirlerine kırdırıldığı kirli tezgâh üzerinden kotarılan darbe sonucunda, keyfi tutuklamalar, haksız mahkumiyetler, işkenceler ve idamlarla on binlerce insanımızın hayatı karartıldı. Darbe ortamı nedeniyle ülkenin insan kaynağı adeta yok edildi. Bütün bir millet ağır sıkıyönetim koşulları altında ezildi, bastırıldı. TBMM lağvedildi, millet iradesi askıya alındı, siyasi partiler, dernek ve vakıflar kapatıldı, Anayasa ve bütün temel hak ve hürriyetler askıya alındı. Bütün bunlarla birlikte ülkenin en önemli gücü olan gençlerin inançlarını ve güvenlerini yitirmeleri ülke için büyük bir enerji kaybına neden oldu. Her on yılda bir yapılan darbelerle milletin kaderi haline getirilen, millet her başını kaldırdığında devreye sokulan vesayet sistemi 12 Eylül ile birlikte daha da pekiştirildi.
Amerikan emperyalizminin “Bizim çocuklar” şeklinde tesmiye ettiği 12 Eylül cuntası, bir yandan Türkiye’nin bağımsız politikalar üreterek tarihsel çizgisini yakalama girişimlerinin önünü keserek diğer yandan da darbe sonrası ilk iş olarak Yunanistan’ın NATO üyeliğine onay vererek kim ve ne adına hareket ettiğini ortaya koydu.
Bugüne kadar gerek Anayasa’da ve 12 Eylül artığı çeşitli mevzuatta, gerek vesayet odakları olarak işlev gören kurum ve teamüllerde yapılan değişikliklerle ve de gerekse milletin 15 Temmuz’da darbe ve vesayet geleneğine son darbeyi vurmasıyla vesayet kurumu zayıflatılmış olsa da hala hayatımızı etkileyen 12 Eylül darbe anayasası ve bazı mevzuat toplum ve siyaset üzerindeki etkisini sürdürmektedir.
“Halka rağmen halk için” kirli zihniyetiyle hareket eden ihanet odağı jakobenlerin, milleti ikballeri için tehdit olarak gören zihniyetin, ülkenin geleceğini kendi varlıklarına bağlayan vesayet artıklarının en büyük umut, dayanak ve güvenceleri maalesef hala bir sivil anayasanın yapılamamış olmasıdır. Cunta heveslilerine, ipi emperyalist güçlerin elinde bulunan mankurtlara cesaret veren; milletin inancına ve medeniyet değerlerine müdahalenin gerekçesi olan cunta anayasasının bir an önce atılması ve yerine hukuk devletini ve millet iradesini esas alan sivil bir anayasanın yapılması geldiğimiz nokta itibariyle tarihsel bir zorunluluktur. Unutmayalım ki, 28 Şubat’ın da, 27 Nisan’ın da, 15 Temmuz’un da gerekçeleri/bahaneleri bu anayasadan kaynaklanıyordu. Millet, 15 Temmuz’da canının ortaya koyarak sivil anayasanın toplumsal meşruiyet zeminini üretmiştir. Bu nedenle milletimizin her kesimini ve ferdini kucaklayan, milletimizin değerlerini ve inancını merkeze alan, dayanağını mevcut Anayasa’dan değil milletin sivil anayasa iradesinden alan tamamen sivil bir anayasanın yapılması hem siyaset hem de başta sivil toplum örgütleri olmak üzere bütün toplum kesimleri için görmezden gelinemeyecek bir ödevdir. Ve bu sorumluluğu millet adına Türkiye Büyük Millet Meclisi omuzlarında taşımaktadır.
12 Eylül Darbesi’nin üzerinden 43 yıl, cunta anayasasının üzerinden ise 41 yıl geçti. 12 Eylül ve diğer tüm darbeleri, darbe girişimlerini kınıyoruz. Darbeleri planlayan, gerçekleştiren, destekleyen askeri cuntaları ve sözde sivil destekçilerini lanetliyoruz. Türkiye’nin, bu yeni dönemde cunta anayasasını bir daha açılmamak üzere rafa kaldıracak sivil bir anayasa yapacak güçte olduğuna inanıyoruz. Biz büyük Memur-Sen ailesi olarak sivil anayasa için atılacak her adımı destekleyeceğimizi milletimize ve siyaset yapıcılara deklare ediyoruz.