Diyanet-Sen Genel Merkezi
Genel Başkan Bayraktutar: Sendikacılık Bencillerin Yapacağı İş Değildir
Genel Başkan Bayraktutar: Sendikacılık Bencillerin Yapacağı İş Değildir
Bu güne kadar kazanılmış hakların tamamının altında Diyanet Sen’in imzası bulunmaktadır.
Sendikalar, hükumetle oturdukları müzakere masasında üyelerinin özlük haklarını, kanunlarca çerçevesi belirlenmiş sınırlar içinde gündeme getirirler.
Bu müzakerelerde sendikalar temsil ettikleri kurum personellerinin haklarını alma gayreti güderken hükümet tarafı da talepleri maliyet ve makuliyet kriterlerine tabi tutarak belli bir takvim dairesinde gerçekleştirme gayretindedirler.
Sözleşme masası, bazı sendikaların algı dünyasında oluşturduğu şekilde savaş alanı değil konuşma, anlaşma ve planlama yeridir.
Malumdur ki bu müzakereler yetkili sendika eliyle yürütülmektedir. Yetkili sendika üyesinin haklarını savunduğu kadar müzakere yaptığı hükümetin güç ve yeteneğini de göz önüne almak zorundadır. Nihayetinde sözleşme masasının her iki tarafı da içinde yaşadığımız devletin birer organıdır, parçasıdır, unsurudur.
Sendika olsun sendika karşısında oturan hükumet olsun devletin birer unsuru olarak hak alır veya verirken devletin birlik ve bütünlüğüne zarar verecek, pusuda bekleyen düşmanlarımıza karşı devletin güç ve kuvvetini kırarak küçük düşürecek her tür istismardan uzak durmalıdır.
Gerek 28 Şubat iradesine teslim olup devleti dünya arenasında küçük düşüren gerekse Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde devleti güçlü kılan Ak Partili hükumetler döneminde istememiz gereken haklarımızı makuliyet ölçüsünde talep ettik.
Devlet aygını en iyi şekilde tanıyan sendikamız tüm polemiklerden uzak bir şekilde günün şartlarını göz önüne alarak üyelerimizin özlük hakları konusunda yapılması gereken her ne varsa üyelerine olan vaatleri bir bir yerine getirmiştir.
Bu nedenle yetkili sendikalar omuzladıkları sorumlulukta, sırtlarında yumurta küfesi taşıyan tüccar gibidirler. Hem yumurtaları kırmamak hem de en uygun fiyata değerlendirmek bu sorumluluğun gereğidir. Üyelerimizin bizden beklentilerini yerine getirip onların güvenini kırmamak kadar müzakere masasında devletimizin içinde bulunduğu sosyal, siyasal, askeri ve jeopolitik konumunu da göz önüne alarak günün şartları gereğince en iyi sonucu almak gayesini güttük.
Bu yönüyle yetkili sendikanın diğer sendikalara durumu, aile içinde ağabeyler ile küçük kardeşlere benzer. Ağabeyler sorumluluğunun farkında olarak hem ailenin küçük bireylerinin haklarını savunmak hem de onları temsil etmekle mükelleftirler. Ailede küçükler, sırtlarında taşıdıkları bir yük olmayıp pazarın şartlarını ve pazarlık yapmayı da bilmediklerinden çok rahat bir şekilde sorumluluk sahibi ağabeylerini eleştirebilmektedirler. Hatta yerini bilmeyen bazı küçük kardeşler haddini aşarak bu eleştirilerini öylesine ileri götürürler ki kendileri için çırpınan ağabeylerinin çalışmasına çomak sokma derecesine vardırıp kendileri dahil tüm aileyi elde edecekleri haktan yoksun bırakabilirler.
Din-Bir-Sen Genel Başkanı Yusuf Özdemir örnek verdiğimiz ailenin sorumsuz küçük çocuğu gibi bir davranış içerisine girerek aklınca sendikamızı vurmak kastıyla kendi üyelerinin haklarını dahi tehlikeye düşürme amacı gütmüştür.
Müzakereyi ve müzakere masasının adabını bilmeyen Özdemir, sendikasına üye olan Diyanet personelinin haklarını savunmak, bizim eksik bıraktığımız yerleri gündeme getirmek, alamadığımız veya geçiştirdiğimizi düşündüğü konuları gündeme getirip Diyanet personelinin hayat ve özlük standartlarını yükseltmek yerine alakasız konularla polemik yaparak üyelerini mahcup etmiştir.
Yusuf Özdemir bilsin ki biz sadece kendi üyelerimizin değil bize tabi olmayan gerek bağımsız gerekse başka sendikalara üye olan tüm Diyanet personelinin sorumluluğu ile müzakere masasında gücümüzün üstünde bir performans göstererek sendikal haklar talep etmekteyiz.
Ne mutlu bize ki 2004’ten bu güne 13 yıllık sahip olduğumuz yetkiyle Diyanet personelinin alınması gereken tüm haklarını aldık ve almaya da devam ediyoruz.
Bizden önce yetkiyi kötü kullanıp üyelerini mahcup edenler gibi asla üyelerimizin boynunu bükenlerden olmadık.
Yukarıda belirttiğimiz gibi taleplerimizi müzakere masasında hükumete sunarken kabul edilen taleplerimiz yanında ertelenen veya gerekli çalışmalar yapıldıktan sonra yerine getirileceği vaadiyle o an kabul edilmeyen taleplerimiz elbette olmuştur.
O an ertelenen taleplerimiz için adres şaşırıp yanlış mahfillerde çözüm aramadığımız gibi Özdemir’in iddia ettiği şekilde başka mahfillerde hele hele vatana ihanet edenlerin yanında çözüm arayacak değiliz.
Yusuf Özdemir’in eleştirileri içinde Diyanet Sen’in eksik bıraktığını iddia ettiği bir konunun olmaması bizi fazlasıyla mutlu etmiştir. Mide bulandırmak Özdemir’in hakkı ve görevi ise de 15 Temmuz üzerinden muhalefete yeltenmesi bizi olduğu kadar tüm Diyanet camiasını derinden üzmüştür.
15 Temmuz’un ehemmiyet ve önemini bilmeyenlerin millete söyleyecek hiçbir şeyleri yoktur. 15 Temmuz gecesi darbeye karşı Diyanet personelinin yaptığı mücadele, millet kadar yetkili sendika olarak bizim de medarı iftiharımızdır.
Her şeyin en güzeline layık olan Din görevlilerimizin haklarını talep etmek yerine kendi şahsi ihtirasları uğruna müzakere masasına çomak sokma bahtsızlığını gösteren Yusuf Özdemir gibi zavallılara rağmen biz, 15 Temmuz kahramanlarının haklarını istedik ve istemeye de devam edeceğiz.