Diyanet-Sen Genel Merkezi
Genel Başkan Bayraktutar Haberler.com’a Konuştu
Genel Başkan Bayraktutar Haberler.com’a Konuştu
Mehmet Bayraktutar Ülkemizde son zamanlarda gündemden bir türlü düşmeyen mezhep çatışmaları konusu başta olmak üzere, Mısır olayları, Ülkemizdeki Din görevlilerin sorunları gibi güncel konuları Haberler.com’a değerlendirdi. İşte o röpörtaj…
Haberler.com: Mısır’da yaşanan son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? İhvan’ın direnişi konusunda neler söylemek istersiniz?
Mehmet Bayraktutar: Mısır’da yaşanan son gelişmeler bizleri derinden üzmüştür. Ekranlara yansıyan görüntüler yürek burkmakta bu kadar da olmaz dedirtmektedir. 25 Ocak’ta başlayan ve Arap Baharı olarak adlandırılan devrim Mısır demokrasisi açısından büyük bir devrimdir. Mısır demokrasisi açısından son derece önemli olan bu devrimin kısa sürede askeri bir darbe ile yerle bir edilmeye çalışılması kabul edilebilir bir durum değildir. Mısır halkı da bunu kabul etmemiş ve direnişe geçmiştir.
Canları pahasına Rabiatül Adeviyye Meydanı’nda direnen Mısırlılar artık dayatmalara, adaletsizliklere hayır diyor. Devrimin kazanımlarını korumak özgür iradeleri ile seçtikleri iktidarı korumak için mücadele veriyorlar. Bizler de dost ve kardeş ülke Mısır halkının demokrasilerini korumak için göstermiş oldukları bu direnişte onları yalnız bırakmadık bırakmıyoruz. Bu direnişi destekliyor ve yanlarında olduğumuzu bilmelerini istiyoruz.
Haberler.com: Türkiye’de Mısır’daki direnişe verilen destek konusunda neler söylemek istersiniz?
Mehmet Bayraktutar: Halkımız demokrasi sınavı vere vere bu günlere gelmiştir.Mısır’da yaşananlar ülkemizde defalarca tekrarlanmış, Batı ve onların içerdeki işbirlikçilerinin ülkemizi kaos ortamına sokma ve darbe yapma girişimleri yaşanan bu tecrübeler sayesinde bertaraf edilebilmiştir. Halkın özgür iradesi defalarca yok sayılan bir ülke olarak tarihi ve kültürel ve bir çok açıdan yakın geçmişe sahip bir ülke halkına bu zor günlerinde destek çıkmak dostluğun ve kadim medeniyetimizin bir gereğidir. Türkiye’de gerek devlet gerekse halk olarak bu zorlu günlerinde Mısır halkının yanında olmuştur ve olmaya devam edecektir.
Haberler.com: Türkiye’de hizmet eden din görevlilerinin sorunları nelerdir? Bu sorunların giderilmesi için Diyanet-Sen olarak çalışmalar yürütüyor musunuz?
Mehmet Bayraktutar: Din görevlilerinin sorunları sendikamızın yetkiyi almasıyla birlikte büyük ölçüde giderilmeye çalışıldı ve yeni kazanımlar elde edildi. Kamu görevlileri içerisinde en düşük ücretle çalışan kesimken son 10 yılda maaşlarında ciddi iyileştirmelerin yanında sosyal ve hukuki yönden de bir çok sorun yetkili olduğumuz dönemde giderildi. Bütün bu gelişmelere rağmen din görevlilerimiz diğer kamu görevlileri gibi hafta sonu iki gün tatil yapamamakta ve yapamadıkları tatil günü için de mesai ücreti alamamaktadır. Üstelik tek görevlisi bulunan camilerde mazeret durumlarında bile izin kullanma sorun olmaktadır. Bu nedenle biz Diyanet-Sen olarak her camiye çift görevli verilmesini talep ediyoruz. Bunun yanında lojman sorunu, kırsal bölgelerde görev yapan din görevlilerinin çocuklarının eğitim sorunu vs bir çok sorun toplu sözleşme masasına taşınarak hükümetle görüşmelerde çözüm talep edilmiştir. Bunun yanında yine kurumumuz olan Diyanet İşleri Başkanlığı ile yaptığımız Kurum İdari Kurulu toplantılarında din görevlilerinin daha iyi şartlarda görev yapabilmesi sosyal ve hukuki yönden durumlarının daha da iyileştirilmesi için çalışmalarımız devam ediyor.
Haberler.com: Sendikanızın diğer çalışmalarından bahseder misiniz?
Mehmet Bayraktutar: Diyanet-Sen, Diyanet ve Vakıf Hizmetleri kolunda 10 yıldır yetkili sendikadır. Diyanet ve Vakıf Hizmetleri kolunda DİB ve VGM kurumlarımız hizmet vermektedir.
Hizmet Kolumuzun 120 bin civarında personeli vardır ve bu personelin % 83’ü sendikalıdır. Diyanet-Sen hizmet kolunda 70 bin civarında üyesi ile %56.03 oranında sendikalaşma oranına sahiptir. Sendikamız bu sendikalaşma oranı ile Türkiye’nin en yüksek sendikalaşma oranına sahip memur sendikasıdır. Bunun en önemli sebebi bu kurumlarda çalışanların devasa sorunlarının olması ve çare olarak sendikayı görmeleridir. Sendikal örgütlenme oranının bu kadar yüksek olmasında sendikal dönemde ortaya koyduğumuz kazanımların ve din görevlilerimizin itibarının sendikamızın yetkiyi almasıyla birlikte artmasın etkili olduğu kanaatindeyim.
Bilindiği gibi din hizmetleri 1965 yılına kadar hademe-i Hayrat anlayışı ile sürdürülmüştür. 1965 yılında çıkan 657 s. DMK ile Diyanet çalışanları kamu görevlisi kabul edilmiştir. Ancak.1965’ten bu yana 48 yıl geçmesine rağmen din görevlilerine yönelik yanlış bakış açısı güzel gelişmelere rağmen hala mevcuttur.
Din görevlilerine herhangi bir görev verilirken devletin üniter yapısı ve milletin bütünlüğü için, diyanet çalışanlarının çimento görevi yaptığı ifade edilirken hak taleplerimiz karşısında maalesef hala “ne yapıyorsun?” gibi sorularla karşılaşabiliyoruz.
-Peygamber mesleği, peygamber varisi olarak görev yapan diyanet çalışanlarının kimseye muhtaç edilmemesini istiyoruz.
-Hizmette verim ve kalitenin artırılması,
-Kurumdan kaçışın (beyin göçü)önüne geçilmesini istiyoruz. Şu anda ciddi bir şekilde Diyanet’te başka kurumlara geçiş arzusu var. Kurum muvafakat vermemektedir. Muvafakat vermemek suretiyle engellemeye çalışmak yerine kurumda kalmayı cazip hale getirmek daha doğru olur diye düşünüyoruz.
AB’ye giriş süreci ile birlikte özellikle farklı din mensuplarıyla ilişkiler daha çok artmaktadır. Artık çok dinli, çok dilli, çok kültürlü bir yaşam biçimi bizi beklemektedir. Böyle küresel bir medeniyet ve kültür mozaiğinde kimliğimizi korumak, baskın olana karşı rekabet etmek için din görevlilerine çok büyük görevler düşmektedir.
Din görevlisini halk daima yanında görmek ister. Çünkü o imamdır, önderdir, rehberdir. Doğumda, ölümde; bayramda ve düğünde, tarlada ve harmanda, sevinçte ve acıda, savaşta ve barışta hep halkın yanı başında ve içindedir. Halkın dini ve dünyevi sorunlarını çözme ve yol göstermede bir ışık gibidir.
Sendika olarak hiçbir zaman yalnızca ücret sendikacılığı yapmadık. Üyelerimizin sosyal ve kişisel gelişimine büyük önem veriyoruz. Bu amaçla eğitim toplantıları düzenliyoruz. Bu toplantılarda sendikal örgütlenmenin önemine vurgu yapılırken, üyelerimizin hukuki hakları konusunda bilgi ve kişisel gelişim uzmanları tarafından eğitim veriliyor. Yine düzenlediğimiz Diyanet-Sen akademisi çerçevesinde sendikacılığın eğitime dayalı gelişme adına güzel çalışmalarımız oldu. Düzenlediğimiz paneller ile ülke ve dünya gündemi ile ilgili konularda akademisyenler tarafından üyelerimize bilgi verildi. Çeşitli görüş ve bakış açıları paylaşıldı. Din ve Toplum ve Vakıf ve Toplum gibi akademik dergilerimizle gündem oluşturmak sendikacılığı bilimin ışığında daha da geliştirmek için çalışmalarımız devam ediyor. Yine düzenlediğimiz Din görevlileri hatıra yarışması ve bu yıl ilk kez yapılacak 1. Ulusal Din ve Toplum Fotoğraf Yarışması ile eğitim ve sosyal etkinliklerimize devam ediyoruz.
Bunun yanında ülke ve dünya gündemini yakından takip ederken gerekli açıklamaları yapmaya ve tepki göstermeye devam ediyoruz. Van’da deprem olur Diyanet-Sen ordadır, Arakan’da Müslümanlar katledilir Diyanet-Sen ordadır, Suriye’de, Mısır’da,Filistin’de Müslüman halk katledilir, Diyanet-Sen Müslüman kardeşlerinin yanındadır destekçisidir. Yani halkımızın vicdanı nerde ise neye tepki gösteriyorsa bizler de halkımızın sesi olmaya çalışıyoruz.
Haberler.com: İslamofobi adı altında dünyada oluşan olgunun kaynağı nedir?
Mehmet Bayraktutar: İslam korkusu” anlamına gelen bu terim Müslümanlara ve İslam dinine karşı yapılan önyargı ve ayrımcılıktan kaynaklanmaktadır. Müslümanlara karşı duyulan nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamlarında kullanılan İslamofobi 11 Eylül’ü takip eden dönemde iyice artmış ve bu bakış açısı Müslümanları terör olayları ile bağdaştırmaya kalkmıştır. Batı kaynaklı bu olgu bir bakıma haçlı zihniyetinin bir tezahürüdür. Müslümanlar arasında yer alan bazı bağnaz anlayışlar ise bu anlayışa çanak tutmakta ve daha da beslenmesine neden olmaktadır. Bizim görevimiz sevgi, şefkat ve merhamet esasına dayalı güzel dinimizi en iyi şekilde anlatmaktır.
Haberler.com: Terör sorununun çözümü için başlatılan yeni süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu kapsamda Diyanet-Sen ne gibi çalışmalar yürütüyor?
Mehmet Bayraktutar: Bizler Diyanet-Sen olarak terörün panzehrinin din kardeşliği olduğuna inanıyoruz. Yüzyıllardır Türk, Kürt, Laz, Çerkez bir arada yaşanan bu vatan evlatlarının birleştirici bütünleştirici, unsuru dindir, İslam’dır. Terörün bitirilmesi ve şiddetin son bulması için hükümetin yaptığı son girişimler demokrasi, barış ve huzur ortamı için atılmış büyük adımlardır. Çok önemli bir sürecin içindeyiz, farklı fikirlerin istişaresi ile alınan kararlar demokrasinin varlığını göstermektedir. Bizler, bütün söylemlerimizde, geçmişin yıkımlarından, göz yaşlarından, ölümlerden uzak durmamız gerektiğini yineledik. Barış ve demokrasi adına atılan her türlü adımı destekliyor bu sürecin ülkemiz adına kazanımlarla son bulmasını diliyoruz. Sürece din görevlilerimiz aktif olarak destek vermekte, hutbelerinde halkla olan diyaloglarında, çocukların eğitiminde sevgi ve şefkati esas alan dinimizi ve dinimizin kardeşliğe kul hakkına verdiği önemi anlatarak destek vermektedir. Bunun yanında Memur-Sen Başkanı Sayın Ahmet Gündoğdu akil insanlar grubu ile tüm Türkiye’yi gezerek barış sürecinin anlatılması konusunda gayretli çalışmalar ortaya koymuştur. Memur-Sen ailesi olarak bizler de bu sürece destek veriyoruz. Diyanet-Sen yöneticileri de barış süreci toplantılarına katılarak sürecin anlatılmasına katkı sunmuştur.
Haberler.com: Her fırsatta mezhepler arasına nifak tohumları ekmek isteyenlerin amacı nedir? Bu nifaklara karşı nasıl bir duruş sergilemek gerekir?
Mehmet Bayraktutar: Her ülkenin, toplumun hassas olduğu konular vardır. Bunların başında inanç ve ırk farklılıkları gelmektedir. Bu gerçeği bilen toplum mühendisleri bir ülkeyi toplumu karıştırmak istediklerinde hemen bu silahları devreye sokmaktadır. İnanç farklılıklarının en küçük halkası olmasına rağmen mezhep farklılıkları bu çalışmalara zemin hazırlamak için her zaman kullanılmıştır maalesef. Bazen iktidar hırsı, bazen dış güçlerin kendi çıkarları bu zayıf damarı kaşımalarına sebep olmaktadır. Bir olduğumuz onlarca yüzlerce şey varken basit küçük ayrılıklar bizleri maalesef bir anda düşman saflara ayıra bilmektedir. Ülkemizin son zamanlarda ekonomik ve sosyal yönden büyük gelişmeler göstermesi, dünyada söz sahibi ülkeler arasına girmesi emperyalist güçleri endişeye sokmuştur. Zaman zaman ülkemizde ve Ortadoğu ülkelerinde halkı birbirine düşürmek için kullanılan bu silahlar maalesef pek çok canı yakmıştır. Bu basit ama tehlikeli oyunun farkında olmak ve itidalli davranmak oyunu boşa çıkarmanın en iyi yoludur kanaatimdeyim.