Güncel
Memur-Sen Genel Başkanı Yalçın, “Yeni Bir İSG Kültürü Oluşturulmalıdır”
Memur-Sen Genel Başkanı Yalçın, “Yeni Bir İSG Kültürü Oluşturulmalıdır”
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 29’uncusu düzenlenen ‘İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’ programına katıldı. Yalçın, “Kamu kurumlarında iş güvenliği uzmanı belgesine haiz teknik personelin, gerek kamuda gerekse özel sektörde İSG hizmetleri içerisinde yer almasının sağlanması İSG kültürünün oluşmasına büyük katkı sunacaktır. Ayrıca kamuda iş güvenliği uzmanlarının etkin bir şekilde yer alması için, kurumlara kadro ihdas edilmesi kamuda İSG hizmetlerine olumlu yönde katkı sağlayacaktır. Bunun yanında kamuda söz konusu belgelere sahip kamu görevlilerinin tıpkı bilirkişiler gibi değerlendirilerek kamu yanında özel sektörde de “asgari ücret tarifeli” bağlamlı hizmet sunabilmelerinin sağlanması mali haklar boyutuyla bir motive unsuru olacaktır” dedi.
Ali Yalçın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürü Kasım Özer, İLO Türkiye Temsilcisi Numan Özcan, Devlet Personel Başkanı Mehmet Ali Kumbuzoğlu, İş, İşveren ve Kamu Çalışanları konfederasyon ve sendika temsilcileri, Çalışma Bakanlığı Bürokratları, İş sağlığı ve Güvenliği uzmanlarının katıldığı programda konuştu.
“1 MAYIS VANDALİZMİN DEĞİL, ÇALIŞAN HAKLARININ KONUŞULDUĞU BİR BAYRAM OLMALI”
Yalçın, konuşmasına 1 Mayıs üzerinden meydana getirilen dezenformasyonlara tepki göstererek başladı.
1 Mayıs’ın iki farklı şekilde kutlandığına dikkat çeken Ali Yalçın, “İki farklı 1 Mayıs yaşadık, bir tarafta güller dağıtıldı ve güvercinler uçuruldu. Bir tarafta barış vardı, kardeşlik hak ve hukuk mücadelesi vardı. Bir tarafta maskeliler vardı. Bir tarafta molotof tutanlar bir tarafta horon tepenler, bir tarafta sokağa karıştıranlar bir tarafta da taleplerini sıralayanlar vardı” dedi.
“1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı’nda Kamu Çalışanlarının, İşçilerin, İşsizlerin, Ataması yapılmayan öğretmenlerin haklarının konuşulması yerine bazıları tarafından maalesef şiddetle anarşizmle ekranlar perdelendi, talepler sorunlar gölgede bırakılmaya çalışıldı” diyen Yalçın, “1 Mayıs çalışanların sorunlarının gündeme getirildiği bir 1 Mayıs olmalı, şiddetle anarşizmle ve vandalizmle gündeme getirilen değil” ifadelerini kullandı.
YALÇIN, 2010 1 MAYIS KUTLAMALARINI HATIRLATTI
Konuşmasına 2010 yılında Taksim’de kutlanan 1 Mayıs’ı hatırlatarak devam eden Yalçın, “Taksim’deyiz ve konuşmasını yapmak için Konfederasyonumuz Genel Başkan Vekili kürsüye çıkıyor, vandalistler uzaktan saldırıyor, Genel Başkan Vekilimiz düşüyor ve kolunu kırıyor. Bir işçi sendikasının Genel Başkanı çıkıyor, üzerine pet şişeler yağıyor. 1 Mayıs gölgede bırakılıyor. 2011 yılında yeniden bir araya gelelim, bu işi bayram havasına çevirelim diyoruz. Çocuğumuzu da alarak 1 Mayıs’ı kutlamak istiyoruz, 1 Mayıs’da ortalık karışıyor, çocuğum barikatın öbür tarafında kalıyor ben bu tarafında kalıyorum ve ellerinde kızıl bayraklılar kürsüyü işgal etmek için akın ediyorlar. Bunun adı 1 Mayıs değil, bunun adı Vandalizmdir, anarşizimdir” dedi.
KALİTEKARLILIKTIR
Ulusal kültürlerin, ekonomilerin ve sınırların ortadan kalkmaya yüz tuttuğu, her alanda liberal eğilimlerin güç kazandığını belirten Yalçın, “Teknolojinin akıl almaz bir hızla geliştiği ve toplumsal hayatın büyük bir kısmının global süreçler tarafından belirlendiği çağımızda, ortaya çıkan olumsuz sonuçlarından biri olan rekabet çatışması, şirketlerin, işverenlerin en önemlisi devletlerin galip çıkmak zorunda oldukları bir savaş halini almıştır. Kazanmanın kurallarını ise düşük maliyet, kaliteli üretim ve yüksek verimlilik kriterlerini benimsemek olarak belirlemişleridir. Bu kriterlerin bileşeni olan Toplam Kalite Yönetimi sistemini benimseyenler geleceklerini sağlam temeller üzerine oturtmuşlarıdır. Çünkü kalite karlılıktır, kalite ucuzluktur, kalite tercih sebebidir” şeklinde konuştu.
“İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KURALLARINA UYULMUYORSA, VERİMLİLİKTEN BAHSEDİLEMEZ”
İş Sağlığı ve Güvenliğinin toplam kalitenin bir parçası olduğunu belirten Yalçın, “Çünkü kalite, çalışanıyla, çalışma ortamıyla, çalışma şartlarıyla, iş sağlığı ve güvenliği ile çevreye duyarlılığı ile ürün kalitesiyle ve insana saygısıyla bir bütündür. Bu zincirin en önemli halkalarını oluşturan; çalışan, çalışma ortamı, çalışma şartları ve insana saygı; İş Sağlığı ve Güvenliğinin organizasyon alanıdır. Dolayısıyla, bir iş yerinde İş sağlığı ve Güvenliği kurallarına uyulmuyorsa o işyerinde düşük maliyetten, verimlilikten ve toplam kaliteden söz edilemez” ifadelerini kullandı.
Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Ülkemizde her gün 170 den fazla iş kazasının meydana gelmesi ve iş kazaları nedeniyle birden fazla çalışanın hayatını kaybetmesi, bir o kadar kişinin de sürekli iş göremez hale gelmesi son derece korkutucudur. Başka bir veri ise Türkiye’de GSMH’ nın %5’nin işverenlerin ve çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği kurallarına uymamalarından dolayı meydana gelen kayıplara harcandığıdır. Bu veriler oldukça önemlidir çünkü verilerin doğru bir şekilde oluşturulmasıyla; Memur-Sen’in de üyesi olduğu Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyinin belirlediği Politika Belgesindeki hedeflerin gerçekleştirilmesi, meydana gelen iş kazalarının ve meslek hastalıklarının azaltılması ve olumlu sonuçlar üretilmesi adına yeni stratejilerin belirlenebilmesi sağlanacaktır. Ayrıca, çalışma hayatının tüm merkezlerinde gerek kamu gerekse özel sektörde iş kazası verileri belirlenirken hizmet kollarına, iş kazası sayılarındaki ölüm hızı hesaplamalarına, hızlı analizlere, kamu görevlilerinin meslek hastalıkları kodeksine ve standart diğer verilere de yer verilmesi gerekmektedir.”
“İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU ÖNEMSİYORUZ”
“Türkiye açısından son derece önemli olan ancak kamu görevlileri bakımından eksiklikleri bulunan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nu olukça önemsiyoruz” diyen Yalçın, “Bu alandaki en büyük sorunlardan birinin de ne yazık ki kamu bürokrasinin azımsanmayacak bir bölümünün iş sağlığı ve güvenliğine yönelik zihniyet değişimine henüz hazır olmaması ve bu alana ilişkin giderleri kamu açısından maliyet olarak görmeleri sayılabilir” dedi.
Konuşmasına İSG Kanunu’nda yapılan değişikliklere değinerek devam eden Yalçın, “İSG Kanunu’nda yapılan değişikliklerle; Kamu işyerlerinde ve 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde 01.07.2016 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiş, yani yasa bu işyerlerinde 1 Temmuz 2016 tarihine kadar ertelenmiştir. Yanlış algılanan başka bir husus ise yasanın tamamının kamu kurumları için 01.07.2016’dan sonra uygulanacağının düşünülmesidir. Oysa sadece İSG profesyonellerinin çalıştırılması bakımından bir erteleme söz konusudur. Bu erteleme dışındaki tüm konular; çalışanlara gerekli eğitimlerin verilmesi, kurulların oluşturulması, risk analizlerinin yapılması, acil eylem planları hazırlanması ve işe girişlerde bir takım sağlık tetkiklerinin yapılması gibi konular yürürlüktedir ve uygulanmaları zorunludur. Kamu kurumlarının hemen hemen tamamı az tehlikeli ve sanayiden sayılmayan iş yerleri olması nedeniyle, 01.07.2016 tarihine kadar İşyeri Hekimi ve İş Güvenliği Uzmanı görevlendirme zorunluluklarının olmaması kamuda İSG hizmetlerinin etkin bir şekilde yerine getirilmesine engel teşkil etmektedir. Özellikle A sınıfı iş güvenliği uzmanı belgesine sahip teknik personelin büyük bir çoğunluğunun kamuda bulunması ve mevcut yasal engeller nedeniyle İSG hizmetlerinin dışında kalmaları önemli bir sorundur” şeklinde konuştu.
Kamu kurumlarında iş güvenliği uzmanı belgesine haiz teknik personelin, gerek kamuda gerekse özel sektörde İSG hizmetleri içerisinde yer almasının sağlanması İSG kültürünün oluşmasına büyük katkı sağlayacağını vurgulayan Yalçın, kamuda iş güvenliği uzmanlarının etkin bir şekilde yer alması için kurumlara kadro ihdas edilmesinin kamuda İSG hizmetlerine olumlu şekilde katkı sağlayacağını sözlerine ekledi. Yalçın, “Kamuda söz konusu belgelere sahip kamu görevlilerinin tıpkı bilirkişiler gibi değerlendirilerek kamu yanında özel sektörde de “asgari ücret tarifeli” bağlamlı hizmet sunabilmelerinin sağlanması mali haklar boyutuyla bir motive unsuru olacaktır” dedi.
“SOMA VE ERMENEK FACİALARI ORTAK ACIMIZDIR”
Memur-Sen olarak faciaların soruşturmalarının her yönüyle incelenerek ihmal ve istismarların ortaya çıkarılmasını temenni ettiklerini söyleyen Yalçın, “Hepimizi derinden yaralayan ve iş sağlığı güvenliği bilincimizi sarsarak konuya farklı hissiyatla bakmamıza neden olan Soma ve Ermenek maden faciaları ortak acımız olmuştur. Bu ve benzer acıların bir daha yaşanmaması için her seviyede konuların takipçisi olacağımızı kamuoyuyla paylaştık. Maden facialarından sonra başta yaşam odalarının mevzuata girmesi gerektiği yönündeki taleplerimiz ile madenlerin idari ve teknik teftişlerine yönelik önerilerimiz yakın zamanda kabul edilen torba yasada karşılık bulmuş, sığınma odlarının teknik özellikleri ile madenlerdeki giriş çıkış takip sistemlerinin kurulmasına yönelik bir takım düzenlemelerin yapılması zorunlu hale gelmiştir” dedi.
“KAMUDA ÇALIŞANLAR İÇİN DE DERECE VE KODLAMA YAPILMALI”
Ali Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda, meslek hastalıklarını bildirme yükümlülüğü öngörülmekle birlikte, halen mevzuat hükmünde kamu görevlilerine yönelik meslek hastalığı kodeksi bulunmaması, hangi hastalıkların meslek hastalığı olarak değerlendirilip bildirileceğine nasıl karar verileceğine ilişkin tereddütleri meydana getirmiştir. Kamuda kadro ve unvanları itibariyle meslek hastalıklarım listesinin yapılmamış olması karşımıza çıkan başka bir olumsuzluktur. Meslek hastalıkları kavramı daha çok işçiler için düşünülmüş ve tersanelerde çalışan, kot taşlama atölyelerinde çalışan işçilerimiz akla ilk gelenler olmuştur. Kamuda çalışanlar içinde meslek hastalıkları listesi, derece ve kodlamaları yapılmalı, iş güvenliği ve iş sağlığı açısından riskli meslekler belirlenmelidir.”
“Çalışanların can güvenliğini ve sağlığını korumak için oluşturulan mevzuatın uygulanmasında kamu kurumları öncü ve iyi uygulama örneği olması gerekirken bazı İSG hizmetlerinin kamuda ertelenmesi zorunlu olarak özel sektörü öncü kılmıştır” diyen Yalçın, “Hâlbuki çalışanların istihdamı noktasında kamu işyerleri en yoğun kitleyi temsil etmekte, kamu hizmetinden yararlananlarla birlikte hizmeti sunanların risk grubunu birlikte oluşturması önemi artırmaktadır. AB ülkelerinde İSG hizmetlerinin gelişimi, kültürün oluşması ve uygulamada kamu kurumları önemli rol almıştır. Bu çerçevede Türkiye’de meydana gelen iş kazalarını bunu en az yaşayan ülkelere göre daha da azaltmak için, meslek hastalıklarının en düşük seviyeye çekilmesi için, iş sağlığı ve güvenliği noktasındaki olumsuz durumun iyileştirilmesi için başta kamu idaresi olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin ortak çalışmasıyla, insan onurunu merkeze alana ortak çerçevede, ortak akılla hareket etmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyor, İş Sağlığı ve Güvenliği Haftasın etkinliklerinin çalışanlarımıza, çalışma hayatımıza katkılar sunmasını, hayırlar getirmesini temenni ediyorum” şeklinde konuştu.