Diyanet-Sen Genel Merkezi
Genel Başkan Bayraktutarla Darbeye Dair 3 Soru Röportaj -2
Genel Başkan Bayraktutarla Darbeye Dair 3 Soru Röportaj -2
TERÖRİSTLERE İMAM DENİLMESİNİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Daha önceki röportajlarda belirttim. Bu örgüt sadece 40 yıldan beri bir mücadele vermiyor. Bu örgütün Osmanlının yıkımından beri devrede olduğunu buğun anlıyoruz, fark ediyoruz.
Bu örgütün ortaya çıkış şekline baktığımızda bilgi eksikliğinin olduğu bir ortamda, dini manada kimselere yaşama hakkı verilmediği bir dönemde hiçbir surette engellenmemiş, kısıtlanmamış olduğunu fark ettik.
Milli Görüş camiasının bütün çalışmaları engellenirken, bu örgüt hala büyümeye devam etti. Aslında burada anlamamız gerekeni biz şimdi anlıyoruz. Bu örgüt dış menşei bir yapılanmanın ürünü olduğu için, uluslararası arenada koruma zırhına sahipti.
Dünyanın her tarafında okul açarak teşkilatlanan bu FETÖ yapılanmasına nasıl müsaade ediliyor sorularıyla bizler uğraşırken, bizzat bu örgütlenmenin Dış mihraklar tarafından gelişmekte olan bütün ülkelerin damarlarına sirayet etme derdine düştüklerini gördük.
Bugün Türkiye FETÖ yapılanmasını tespit eden tek ülkedir. Diğer ülkeler halen bu tespitten çok uzaktır. Yıllar sonra bize yapılan işkal kalkışmasının benzeri bu ülkelerde yaşanacaktır. O gün o yaşanılanları püskürtmek feraset ister, iman ister inanç ister.
Dış mihraklar Ortadoğu’daki birçok ülkede başarılı oldular. Saddam Hüseyin dönemine baktığınızda KESNIZANİ tarikatı devlet organlarının hepsine sirayet etmiş, Yönetim organlarının hepsi bu tarikatın mensubu olmuştur. Demokrasi arayışı ile yola çıkan ABD o gün Irak’ı çok kolay şekilde ele geçirmiştir.
İslami duyarlılığı fazla olan ülkeleri İMAN ve DİN ile vuran bu örgüt deşifre olmamak adına toplumun saygın alanlarını temsil eden İMAMLAR ifadesiyle adeta dine sızmışlardır.
Ailelere sızmak için de ABİ kavramının bütün masumane görüntüsünü kullanarak ailelere oğlunuzu, kızınızı bütün kötü alışkanlıklardan uzak yetiştiriyoruz demişlerdir.
Yetiştirilme unsurlarına bakıldığında bir kişinin önemli bir yere gelme sürecinde dini bütün hassasiyetleri kendilerine dair yorumlayıp FETÖ ele başı Fethullah Gülen’den gelen her söylemi, emir hatta tartışmasız uyulacak tek söylem olarak görmüşlerdir.
FETÖ’nün söylemlerini irdeleyenleri direk yapının dışına belli kumpaslarla itmiş olan bu yapı işine yarayacak olan kişilere adeta kene gibi yapışmış. Masum bir gençliği hipnoza uğratarak mankurtlaştırmışlardır.
Diyanet İşleri Başkanımızla 17-25 aralık sürecini değerlendirdiğimiz görüşmelerimizde paralel yapının bu ülkenin dinini imanını çaldığını, vicdan yoksunu hırsızlar olduğunu dile getirmiştik. Bugün sadece imanı çalan bir örgüt olmadığını, devletin her alanını kendi menfaatlerine göre uyarladıklarına şahit olduk.
İmamlık müessesesi peygamber varisi bir görevdir. Bu görevi hakkıyla yerine getiren din görevlileri olarak, teröre bulaşmış olan bu canilerin İmam olarak anılmasına da karşı çıkmaktayız. Din ve Vicdan hüviyetini kullanarak dinimizi suiistimal eden bu insanların daha fazla bu cümleleri kullanmasına karşı çıkıyoruz. Bu insanlar Hristiyan batı dünyasının, emperyalizmin hayallerini yerine getirmeye çalışan, bu hedefleri doğrultusunda asker kılığına giren teröristlerdir, imam kılığına giren canilerdir.
Bu insanlar bulundukları alanları FETÖ cü yapılanma için kullanan LAVRENSLER’dir. Bu insanlar dış güçlerin yetiştirdiği PKK yapılanmasının, DAEŞ yapılanmasının en sistematik koludur. Masum çocuklarımızı yataklarında vuran PKK ne kadar masumsa o kadar masumdur. Allahu Ekber Nidaları ile kelle alan DAEŞ ne kadar masumsa bunlarda o kadar masumdur. Burada Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum; Cani Terör Örgütü olan DAEŞ’in ismi nasıl değiştirilmişse, bu terör mensuplarına İmam denilmemesi uyarısını kendilerinden bekliyoruz.
FETÖ’nün Diyanet İşleri Başkanlığına Sızma girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
FETÖ sadece Diyanet İşleri Başkanlığında değil, Ülkemizin bütün kurumlarında örgütlenmiştir. Başkanlığımızın içine sızan bu örgütün yüzdelik oranına baktığımızda diğer kurumlara oranla az olduğunu görmekteyiz.
Bunun sebebi FETÖ için din sadece bir araçtı, bir kandırma aracı, bir sinme politikasıydı. Diyanet İşleri Başkanlığında fazlasıyla olmaları için İmam Hatip Eğitimine tahammül etmeleri gerekirdi. Bu kişiler peygamberin söylemini, Kuran hakikatlerini kılıf olarak üzerlerinde taşırlar belki ama onların her zaman kurtarıcısı FETÖ ele başı olan Fethullah Gülen’in söylemleriydi.
Dikkat ederseniz 28 Şubat döneminde İmam Hatipler kıyıma uğramış, bütün imam hatip nesli yetim bırakılmıştır. Bu süreç içerisinde İmam Hatiplerde olmayan kimlerdi; Yine bu örgüt. Neden İmam Hatiplerde yoklardı? Çünkü devletin İmam hatipler için hazırladığı tezgahı biliyorlardı. 28 Şubat tuzağının bizzat içinde yer alıyorlardı.
Bu süreçte dini vecibelerin yerine getirilmesi hususunu bile kendilerine göre uyarlamış, köprüyü geçene kadar mensuplarından başörtülerini çıkarmaları gerektiğini dahi istemişlerdir.
Özellikle vurgulamadan geçemeyeceğim; FETÖ büyük bir sabırla devletin bütün kademelerini işgal edene kadar bekliyormuş. Bu örgüt devlet organlarının hepsini tek tek mensubu yapana kadar büyük bir sabır göstermiştir. Bu darbe kalkışmasını emin olun deşifre olmalarının son müdahalesiydi. Ya tutarsa diyerek hayata geçirdikleri bir hainlikti. Bu örgütü hükümetimiz deşifre etmemiş olsaydı belki çocuklarımız, belki torunlarımız bu hain darbe kalkışmasıyla emperyalist batının zulmüne uğrayan bireyler olacaklardı. Bu sebeple gazi olan, canı pahasına şehit olan bu kardeşlerimizin verdiği mücadele Çanakkale’de yedi düvele karşı verilen mücadelenin aynısıdır, eksiği vardır, fazlası yoktur. O gün ile bugün arasında ki tek fark o gün düşman karşıdaydı, ne yapacağını kestirebiliyordunuz, bugün ise düşman içimizde.
Darbe Sonrası Devletin Teşkilatlanması Sizce Nasıl olmalı?
Bugün yaşanılanlar bir kandırılmışlık, büyük bir tuzağın vuku bulmuş şekli olsa da, bundan sonraki süreçlerde kendi evlatlarımız ve kendi silahlarımızla ihanetlere maruz bırakılmamamız için hassas bir çalışma başlatılmalı. Her alanda yeniden bir yapılanmanın oluşacağı muhakkak. Bu yapılanma daha sağlam dinamikler üzerine kurulmalı. Bir örgütün hain tuzaklarından kurtulmak için başka hatalarla yüzleşmemek için kişilerin devlet- vatan- millet ve inanç kavramları noktasında iyi araştırılması gerekiyor. Bu darbe kalkışması aynı zamanda bize şunu hatırlatmıştır. Alanında sadece iyi olmak yetmiyor, alanında iyi olmakla birlikte vatan sever bir ruhun olması gerekiyor. Biz manevi inşa üzerine kurulu bir devletin yeniden dirilecek olan nesilleriyiz. Bu diriliş yaşanırken saymış olduğumuz bu maddelerin önemini mutlaka anlamalıyız.
Diyanet-Sen olarak yıllarca mücadele verdiğimiz fahri-vekil çalışanlarımız var. Bir taraftan devletin içerisine sinmiş hainlerin işgal ettiği yerleri fazlasıyla hak eden, fakat bu örgütün derin yapılarıyla bir çok yeri işgal ettikleri için buralara bir türlü giremeyen kardeşlerimiz var.
Biz, hainlerin, vatana ihanet edenlerin bu yapılardan arındırılmasını, bunun yerine, vatansever, hak sever insanların buralara yerleştirilmesini istiyoruz. Diyanetimizin alım esaslarına bakarak, her alanda yeterliğini almış olan, şuan çok zor şartlar altında din hizmeti veren bu kardeşlerimizin değerlendirilmesini istiyoruz.
Özellikle adama iş yerine, işe adam felsefesiyle hareket ederek bu kardeşlerimizi gerekli aşamalardan geçirerek hak eden kişilerin görevlendirilmesini istiyoruz. Diyanet alanında daha donanımlı daha bilgili olma arayışımızın ne kadar haklı bir arayış olduğunu şimdilerde daha fazla idrak ediyoruz.