Güncel
Bozdağ Açıkladı 16 Merkezde Diyanet Akademisi Kurulacak
Bozdağ: Diyanet’in eğitim merkezleri, dinî yüksek ihtisas merkezleri var, bunlar akademiye bağlanacaklar. İmam Hatip mezunları bir yıl, İlahiyat mezunları 6 ay bu akademilerde eğitim görecekler. Başarılı olanlar görev alacaklar.
Daha önce yaptığımız özel haberde Diyanet-Sen’in talebi üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı’nın harekete geçerek Diyanet Akademileri için çalışmalara başladığını duyurmuştuk.
Diyanet Akademileri İçin Çalışmalar Başladı…
Şimdi ise Başbakan Yardımcısı Bozdağ: Diyanet’in Eğitim Merkezleri, Dinî Yüksek İhtisas Merkezleri var, bunlar akademiye bağlanacaklar. İmam Hatip mezunları bir yıl, İlahiyat mezunları 6 ay bu akademilerde eğitim görecekler. Başarılı olanlar görev alacaklar.
Başbakan Yardımcısı 4. Yargı Paketi’nin içeriğinden yeni Anayasa yapım sürecine, yurtdışındaki Türk vatandaşlarının sorunlarından Diyanet’in çalışmalarına kadar pek çok konuda önemli açıklamalarda bulundu.
Bozdağ, Avrupa ülkelerinde çeşitli bahanelerle ailelerinden alınıp Hıristiyan ailelere ve kiliselere verilen Türk çocuklarıyla ilgili gerekli çalışmaları başlattıklarını söyledi. Bozdağ, “Avrupa’da ailelerinin elinden alınan çocuklarla ilgili sessiz kalmadığımızı, kalmayacağımızı herkesin bilmesi lazım. Bu noktada bütün imkânlarımızla çalışıyoruz. Çok kötü örnekler var ortada. O örneklerin tekrarlanmamasını istiyoruz” dedi. “Binlerce yavrumuzun ailelerinden alındığını görüyoruz” diyen Bozdağ, “Ailesinden alınan çocuk, önce bakıcı ailelere teslim ediliyor. Kimlerin bakıcı aile olacağına da devlet karar veriyor. Bakıcı aileler almayınca o zaman bunları bazı yerlerde kiliselere veriyorlar. Mesela Almanya’da kiliselerin denetiminde bu çocuklar yetiştiriliyor. Başka ülkelerde de başka yapılar var, orada yetiştiriliyorlar” şeklinde konuştu.
GURBETÇİLERE ÇAĞRI
Avrupa ülkelerindeki Türklerin veya başka Müslüman toplulukların bakıcı aile olma konusunda yeteri kadar talepte bulunmadığını belirten Bozdağ, bu sebeple Müslüman çocukların başka kültürdeki ailelere teslim edildiğini kaydetti. Gurbetçi aileleri çocuklarının ellerinden alınmasını gerektirecek davranışlardan kaçınmaya çağıran Bozdağ, şunları söyledi: “Çocukların aileden alınma durumu olduğunda da, bakıcı aile olma konusunda da Türk ailelerin, diğer Müslüman ailelerin istekli olması ve resmi makamlara müracaatta bulunmasını istiyoruz. Çünkü onlar müracaatta bulunurlarsa onlara teklif ediyorlar öncelikli olarak. Ama böyle bir müracaat olmayınca başkalarına veriyorlar. Devlet tabi bunun karşılığında bunlara bir bedel de ödüyor. Ama maalesef burada sıkıntımız var. Bizim çağrımız her zaman çocuklarımızı çok iyi yetiştirelim, onlara çok iyi sahip çıkalım, onları çok iyi koruyalım kollayalım ve onların aileden alınmasını gerektirecek bir durumun ortaya çıkmasına asla izin vermeyelim. Aileden alınmayı gerektirecek bir durum olduğunda da Türk ailelerin bakıcı aile olması ve çocukların Türk-İslâm kültürüyle beslenerek yetişmesini sağlayacak bir ortamda büyümelerine imkân vermeleri lazım. O yüzden de ailelerimizin bakıcı aileler olmasında fayda var. İkinci olarak da çocuklar ailelerin yanında büyütülsün. Eğer aile yanında büyütülemiyorsa, alınacaksa o zaman ailenin onay verdiği bir aileye verilsin önerisinde bulunuyoruz.”
“ANAYASA UZLAŞMA KOMİSYONU’NA SAMİMİYETLE OTURULMALI”
Yeni Anayasa tartışmalarına değinen Başbakan Yardımcısı Bozdağ, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Komisyon 23 Nisan’a kadar çalışsın” önerisinin makul bir süre olduğunu söyledi. Toplumu darbe anayasasından kurtarmak için muhalefet partilerini samimiyete davet eden Bozdağ, “Biliyorsunuz altı aylık yazım sürecinde komisyon haftada üçer gün çalışarak tam 72 gün çalıştı. Üç aylık süre dolduğunda ise haftada beşer günlük çalışma ile altmış gün ilave çalışmış olacak. İlave takvim neredeyse 6 aylık yazım sürecindeki çalışmaya denk gelmektedir. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda ‘masadan ilk kalkan biz olmayalım’ mantığıyla değil de yeni Anayasa yapma inancı ve samimiyetiyle oturuluyorsa, gereksiz tartışmalar ve zaman kayıplarına son verilerek bu sürede yeni Anayasa önerisi pekâlâ hazırlanabilir. Türkiye’nin bilgisi, birikimi bunu başarmak için yeterlidir” değerlendirmesinde bulundu.
“BİZİM DERDİMİZ ÜZÜM YEMEK”
Meclis’te grubu bulunan partilerle uzlaşarak yeni Anayasa’yı çıkarmayı arzu ettiklerini vurgulayan Bozdağ, ancak muhalefetin konuyu farklı bir noktaya çekmek istediğini belirterek, şunları söyledi: “Ne diyorlar? İşte AK Parti CHP’yle, MHP’yle yapmaktan vazgeçti. Sadece BDP’yle yapacak. Biz öyle bir şey söylemedik. Biz öncelikle Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda uzlaşma ile bir metin çıkmasını arzu ederiz. Ama buradan uzlaşma ile bir metin çıkmazsa Türkiye’nin yeni Anayasa talebi ortadan kalkmayacaktır. Biz 2’li, 3’lü uzlaşarak yapacağımızı söylüyoruz ve onu da ifade ediyoruz. Ama onlar bunu söyleyerek yeni Anayasa’yı AK Parti’yle yapmam mı demek istiyorlar bilmiyorum. Yani gelip bizimle uzlaşırsa niye yapmayalım CHP’yle? Gayet iyi olur. MHP için de aynı şekilde. Hatta hepimiz beraber de yapabiliriz. AK Parti, anlaşırsa CHP ile yeni bir Anayasa yapabilir. MHP ile yeni bir Anayasa yapabilir. Hatta AK Parti, CHP ve BDP yeni bir Anayasa yapabilir. AK Parti, MHP ve BDP yeni bir Anayasa yapabilir. Bizim amacımız üzüm yemektir. Biz her türlü alternatiflere açığız. Biz hepsine varız.”
“YENİ ANAYASA MİLLETİN VERDİĞİ BİR TALİMATTIR”
Hiçbir partiyle uzlaşma sağlanamazsa dahi AK Parti Grubu’nun kendi yeni Anayasa önerisini hazırlayıp TBMM’ye sunacağını dile getiren Bekir Bozdağ, şöyle devam etti: “Biz yeni Anayasa konusundaki kararlılık ve samimiyetimizi ortaya koyunca CHP, MHP ve yeni Anayasa istemeyenler, bunlar sadece BDP ile Anayasa yapacak, bizimle yapmayacak diye gerçek dışı bir kampanya yürütüyorlar. Eğer CHP biz ikimiz yapalım diyorsa biz birlikte yapmaya varız. MHP için de aynı şeyi söylüyoruz, BDP için de aynı şeyi söylüyoruz. BDP komisyonlarda var, genel kurulda var, uzlaşma komisyonunda var ve bu üç yerde bütün partilerle birlikte çalışıyor. Eğer BDP ile birlikte çalışmak, birlikte uzlaşma aramak yanlışsa; komisyonlarda, genel kurulda ve uzlaşma komisyonunda neden birlikte çalışmaya itiraz etmiyorlar? Bu itiraz, muhalefetin samimiyetsizliğini gösterir. CHP ve MHP’nin esas itirazı bence BDP ile azami uzlaşmadan öte, yeni Anayasa’nın yapılabilme ihtimalinedir. Bizim söylediğimiz, yeni Anayasa’yı yapabilmek için, bütün seçenekleri deneyeceğimizi ve yeni Anayasa hedefinden asla vazgeçmeyeceğimizdir. Çünkü yeni Anayasa yapmak, milletimizin hem ihtiyacı ve hem bize verdiği siyasi talimattır. Şayet hiçbir parti ile uzlaşma sağlayamazsak AK Parti Grubu olarak, yeni Anayasa önerimizi TBMM Başkanlığı’na sunacağız. O zaman bizim öngördüğümüz Anayasa’nın nasıl olduğunu kamuoyu da görür, TBMM de görür. Herkes de kendi fikrini söyleyebilir, tartışabilir. Bunun kamuoyuna mal olmasını, tartışılmasını istiyoruz. Çünkü yeni Anayasa derken ne istediğimizi, ne yapmak istediğimizi, Türkiye’nin neye ihtiyacı olduğunu biz gayet iyi biliyoruz.”
“4. YARGI PAKETİ’NDE TUTUKLU VEKİLLERLE İLGİLİ DÜZENLEME YOK”
4. Yargı Paketi’nde yer alan düzenlemelerin, ‘ifade hürriyetini genişletici’ düzenlemeler olacağı bilgisini veren Bozdağ, devam eden soruşturma ve davaların da bu düzenlemelerden etkilenmesinin doğal olacağını kaydetti. Bozdağ şöyle konuştu: “İfade özgürlüğü ile ilgili isnatlar varsa bunlar soruşturmayı veya yargılamayı yapanlar tarafından değerlendirilecektir. Bizim değerlendirip sonuç ortaya koymamız yanlış olur. Çünkü her olay kendi içinde farklılık arz ediyor. Herkesin fiili ayrı. Tutuklu milletvekilleriyle ilgili bir düzenleme pakette yok. Kaldı ki bildiğim kadarıyla tutuklu milletvekilleri hakkındaki suçlamalar, ifade hürriyetiyle ilgili de değil.” Bozdağ, KCK’nın bir terör örgütü olduğunu belirterek, bu düzenlemeden yararlanamayacağını söyledi.
DİYANET AKADEMİSİ KURULUYOR
Diyanet Akademisi kurma projesini de ilk kez açıklayan Bozdağ, projeyle ilgili şu bilgileri verdi: “Şu anda Türkiye’de İmam Hatip atamaları için usul; yeterlilik belgesi alanlar Diyanet’in açtığı sınava giriyorlar. Ondan sonra direkt atamaları yapılıyor. Sonra gidiyor, camide göreve başlıyor. Tabii herhangi bir uygulama görmediği için orada pek çok sıkıntıyla da karşı karşıya kalıyor. Özellikle 28 Şubat sürecinden sonra şöyle bir sıkıntı doğdu: İmam Hatipler 7 yıldan 4 yıla düşünce, 4 yıl eğitimi alan kişi gidip bu görevi yapma durumunda kalıyor. Tabii bu 8 yıllık kesintisiz eğitim İlahiyatlarda da düzeyi aşağıya çekti. İmam Hatiplerde de çekti. Otomatik olarak bütün bunlar bu görevin arazide yapılışına da olumsuz yansıyor. Şimdi bütün bunları gözeterek, birtakım sorunları da dikkate alarak, cemaatin önüne geçecek imam hatiplerimizin, müezzinlerimizin, kayyumlarımızın, Kur’an kurslarında eğitim yapacakların, vaiz ve müftülerimizin daha iyi bir meslek içi eğitimden geçtikten sonra göreve başlamaları için Diyanet Akademisi’ni hayata geçireceğiz. Görevlilerimiz, meslekte karşılaşacakları her olayı, önceden yaşayarak öğrenme imkânı bulacaktır. Bu akademiler 16 merkezde kurulacak. Şu anda Diyanet’in eğitim merkezleri, dinî yüksek ihtisas merkezleri var, bunlar akademiye bağlanacaklar. İmam Hatip mezunları bir yıl, İlahiyat mezunları 6 ay bu akademilerde eğitim görecekler. Ancak başarılı olanlar görev alabilecekler.”
“ŞEHİRLERDE CİDDİ CAMİİ İHTİYACI VAR”
Nüfusun büyük çoğunluğunun büyük şehirlerde yaşadığını, ülke nüfusunun dağılımında süratli bir değişim olduğunu kaydeden Bozdağ, Şu anda Türkiye nüfusunun yüzde 78’inin şehirlerde, yüzde 22’sinin kırsalda yaşadığı bilgisin verdikten sonra şunları kaydetti: “Buna mukabil olarak camilerimizin dağılımında bir dengesizlik göze çarpmaktadır. Büyük şehirlerimizde nüfus ile cami sayısını kıyaslandığımız zaman ihtiyacın ne kadar büyük olduğu net olarak görülür. Örneğin Türkiye genelinde 903 kişiye bir cami düşerken İstanbul’da 4376, İzmir’de 2225 ve Ankara’da ise 1736 kişiye bir cami düşmektedir ve bu cami sayısını köy ve belde camileri de dahildir. Köy ve belde camileri çıkarıldığında şehir merkezlerinde cami başına düşen kişi sayısı daha da artmaktadır. Camilerin küçüklüğü de göz önünde bulundurulduğunda ihtiyacın boyutu daha iyi anlaşılacaktır. İnsanımız bazı yerlerde ezanı duyamamaktan şikâyet etmektedir.”
“AK PARTİ DÜŞMANLARINI MUTLU ETMEYİZ”
Başbakan Erdoğan’ın çeşitli davalar kapsamında tutuklu bulunanlarla ilgili sözlerinin farklı yönlere çekilmeye çalışıldığının altını çizen Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, şöyle konuştu: “Bizim hareketimizin özü halkla beraber hareket etmektir. Halka rağmen bugüne kadar bir adım atmadık. Her alanda her şeyi dört dörtlük yapmamıza rağmen bizi karalamaya çalışanlar var. Böyle bir kesim var. Yani biz bunları mutlu edemeyiz. Çünkü onların derdi Türkiye’nin yararına, hayrına işlerin olması değil, bunların derdi AK Parti düşmanlığı. AK Parti gitsin de Türkiye ne olursa olsun mantığında olanlar var. Bu modda duran birilerini tatmin etme gayretimiz hiç olmadı. Bu davaların hepsine baktığınız zaman yeni dönemde açılmış davalar. 28 Şubat olduğunda savcılar yok muydu? Mahkemeler yok muydu? Yani niye açılmadı bu davalar? Çünkü öyle bir iklim yoktu. Bu iklim AK Parti’nin doğurduğu iklimdir. Demokratikleşme ve hukuk devletini güçlendirme, milletin iradesine sahip çıkma noktasındaki iklimdir. Şimdi bu iklim bu demokratikleşmeyi ve diğer adımları getirmiştir. Ama bir yerde bir yanlışlık varsa biz o yanlışlığı söyleriz. Diyelim yanlışı söylüyoruz, bundan başka sonuçlara varmak fevkalade yanlıştır.”