Diyanet-Sen Genel Merkezi
Genel Başkan Bayraktutar; Gazetecilerin Sorularını Cevapladı
Genel Başkan Bayraktutar; Gazetecilerin Sorularını Cevapladı
1-Ramazan’ı bu sene Müslümanların nasıl geçirdiğini düşünüyorsunuz?
Ramazan aynı zamanda Müslümanların bir birlerini anlaya bildiği bir aydır. Fakat ne sokaklar, ne de medya bunu idrak edemedi. Eskiden sağlık sorunlarından dolayı Oruç tutamayanların yeme içmelerini gizli yaptıklarına şahit olurduk. Fakat şimdilerde böyle bir hassasiyet kalmadı. Ramazan sadece kişinin ağzından bir lokmanın girmemesi değildir. Ramazan bedenin ruhu doyurduğu bir aydır ve en önemlisi ruh ve bedenle hissedilmesi gereken bir aydır. Ne yazık ki Ramazan da yine Müslümanlar öldürüldü. Suriye’de yine kan aktı, Mescid-i Aksa yine bu ramazan esaret altındaydı, Ayasofya yine bu ramazan da zincire vuruldu. Bizler ise şaşalı ışıklandırmalarla, bol ücretli sanatçıları zengin etmekle uğraşıyorduk. Televizyonlara sırf aldıkları ücretten dolayı çıkan alimlerin zamanla nasıl değiştiklerine şahit olduk. Oruç’un emredildiği andan itibaren oruca dair kuralların hep aynı olduğunu bilsek de Televizyon kanallarında alimlerin ısıtıp ısıtıp önümüze koyduğu aynı sorular, aynı cevapların yine seyirci olduk.
2-Müminler Ramazan Bayramında neler yapmalı?
Bizler öncelikle şunu iyi anlamalıyız. Oruç sadece aç kalmak değildir. Oruç bedeni açlıkla terbiye ederken, nefsi hizaya getirme çabasıdır. Bir mümin bu ramazana küs girmemeli, helallik almalı. Ve hiç olmadığı kadar duyarlı olabilmeli. Evinde türlü türlü yemekler yemek yerine, bir kapla karnını doyurup diğer kapları komşularıyla paylaşa bilmeli. Sadece bu aylarda camiler hatırlanmamalı, camiler Ramazandan sonra da aynı sıklıkla ziyaret edilmeli. Oruç- namaz- zekat bir birine kenetlidir. Namazsın oruç, zekatsız oruç kanadı kırılmış tek kanatla uçmaya çalışan bir güvercindir.
3- Devlete dair hainliği kesinleşmiş kişilerin namaz kıldırması hususunu nasıl değerlendirirsiniz.
Öncelikle Müslüman namazda kıldırabilir, namazda kılabilir. Bu kişinin Allah’la kendi arasındaki durumudur. Fakat günümüzde insanlar ne yazık ki görüntüde varlarken, ruh ve beden de yok olabiliyorlar. Bilirsiniz ki Lavrens yıllarca Müslümanlara namaz kıldırdı. Kıldırmalı mıydı? Hayır… İnsanları kandıranların, Allah’ı kandıracaklarını ummaları ciddi bir hastalıktır. Her zaman devlet içinde devlet olmaya çalışanların neye hizmetkar olduklarını görmeniz gerekir. Müslüman bir devletin mahremiyetini, Hristiyan devletlerin masalarına sunmak ne Müslüman edebine, ne de Müslümanlığa sığmaz. Devletimi yıkmak için uğraşanlara destek verenin Müslüman olduğunu düşünmek de son derece yanlış bir tutumdur. Onlar devletin içinde henüz ifşa edilmeyen Lavrenslerdir. Kul ifşa edemese de Allah ifşa etmiştir.
4-Müslümanlar Ramazan da kazandığı İslami hasletlerini daha sonra nasıl devam ettirebilir?
Öncelikle sadece Ramazanlarda şiddeti artan bir Kur’an okuma, Dua etme durumumuz var. Namazlarına daha hassas yaklaşan insanlarımız var. Kalp kırmamak için uğraşan Müslümanlarımız var, ve Gözüne, Diline, Beline sırf ramazandan dolayı kelepçe vurmuş kardeşlerimiz var. Bunlar bir Müslümanın olmazsa olmazıdır. Biz bir ay Müslüman gibi yaşarken, on bir ay farklı yaşıyoruz. Önemli olan on iki ayımızı da Müslüman gibi yaşaya bilmek. Unutmamız gerekir ki, bizler az önce saydığım kurallara uyarken hem mutlu, hem de huzurluyduk. Huzurun devam edebilmesi için Ramazanın gelmesi değil, Bütün aylarımızın Ramazan gibi olması gerekir.
5-Günümüzde yoğun olarak kullanılan sosyal medyanın aile hayatı ve genç neslin yetişmesindeki zararları konusunda ne söylersiniz?
Avrupai etkileşimler çok önemli. Gençlerimizin teknolojiyi doğru kullanamama gibi bir sorunu var. Bu konuda okullarda bilgisayar dersleri verilirken, aynı zamanda doğru bilgi için doğru yöntemlerde öğretilmeli. Bilgisayara, Tablet ve Akıllı telefonlar sayesinde kitabın kokusunu bilemeyen gençlerimiz var. Okumak, özellikle kitaba dokunarak okumak, daha kalıcı ve daha etkilidir. Aileler bu konuda hassas olmalılar, küçük yaşlarda ağlayan bebeklerini akıllı telefonlarındaki oyunlarla avutmak son derece yanlış ve sıkıntılıdır. Büyük bireyleri etkisi altına alan teknoloji çok küçük yaşlarda aileleri yıpratmaktadır. Doğru kullanılmayan teknoloji yüzünden ailelerde sohbetler edilmemekte, gençlerin günlük hayattaki takibi yapılamamaktadır. Tavsiyemiz günün bir saatini aile sohbetine, günün bir saatini de aile içinde kitap okuma saatine ayırmaları önemsediğimiz bir konudur. Son olarak sosyal medya yasalarının tam manasıyla oturmadığı ülkemizde her türlü insanın site kurabildiği bir dönemde, evladına sahip çıkamayanların evlatlarını emanet ettikleri sosyal medya kontrollü kullanılmazsa, bir cani, bir sapık, bir şizofren yetiştire bilir. Bizler çocuk yetiştiriyoruz sanırken, sosyal medya çocuklarımızı elimizden alıp götürür. Buna dikkat etmemiz gerekir.
6. Son zamanlarda Türk Diyanet Vakıf-Sen tarafından hedef ilan edilmiş durumdasınız. Bu konuda neler söylemek istersiniz,
Mübarek Ramazanı yaşarken meslektaşlarımız tarafından çirkince kullanılan itamlar karşısında sadece üzülüyorum. Mübarek aylarda fitnenin, yalanın, iftiranın, algı operasyonunun aynı mesleğe hizmet ettiğimiz arkadaşlarımız tarafından yapılıyor olması son derece üzücü. Bizler sivil toplum örgütü olmadan bir adım önce Din görevlisiyiz. Saldırı diliyle, iftira ile, yalan ile sendikacılık yapılmaz diyoruz. Biz Diyanet-Sen olarak bu saldırı diline edebimizden dolayı aynı sertlikle cevap vermeme taraftarıyız. Öğrendiğimiz, gördüğümüz edep bunu gerektirir. Fakat Kurum İdari Kurul, Rotasyon gibi konularda yapılan açıklamalar hayret edici. Öncelikle Rotasyonu Diyanet-Sen 2005-2009 yıllarında Kurum İdari Kurul görüşmelerinde istemiştir tarzında yapılan haberler son derece yanlıştır. Bizim yetkili olduğumuz bütün dönemlerde Kurum İdari Kurul kararlarımız Genel Merkezimizin resmi internet sitesinde mevcuttur.
Rotasyon konusunda yapılan haberlere gelince, Rotasyon konusundaki mücadelemiz ortadadır. Bu konuda Diyanet-Sen devlet tarafgirliği yapıyor tarzındaki açıklamalar manidar. Bir sivil toplum örgütünün Devletle olan ilişkilerini farklı bir yere çekmek son derece yanlıştır. Diyanet-Sen Başbakanla bu konuyu çözmüşse bu bir başarıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı ile çözmüşse bu da bir başarıdır. Arkadaşlarımız gönül verdikleri partileri gibi muhalefet olmakla, sivil toplum örgütü olmayı karıştırmış gibiler. Sivil Toplum olmak muhalefet olmak değildir öncelikle bunu anlamaları önemlidir. Bu güne kadar Toplu Sözleşme, Kurul İdari Kurul ve Danışma kurulu gibi toplantılara yetkili sendika olan Diyanet-Sen katılmıştır. Hepsinde de belli kazanımlar elde edildiği malumdur. Kaldı ki bize tepki gösteren sendika, bu tarz yasal toplantılara hiçbir zaman oturmadıkları için, bu toplantılarda kullanılan dil, usul , erkanı bilmedikleri için çamur at izi kalsın edebiyatı yaparak haber yapmaya çalışmakta, bununla da başarılı olmaya çalışmaktalar.
Kurum idari kurul kararlarını okuyarak tek tek anlamlarını yorumlamak yerine , bir bütün halinde ne demek istendiğini yorumlasalar gerçeği görecekleri için, kelime anlamlarını yorumlamakla yetiniyorlar.
Rotasyon din görevlilerinin kronik bir sorunudur Diyanet Sen her zaman her turlu platformda din görevlilerinin yanında yer almış ve alacaktır. Bu mücadelemizin semerelerinden tüm personel her zaman istifade edecektir. Bu mücadeleleri gören Din görevlisi kardeşlerimizde edebiyle sendikacılık yapmaya çalışan yetkili sendikaya şimdi olduğu gibi akın akın üye olacaklardır. Arkadaşlarımız bilmelidir ki Çamur at izi kalsın tarzında yapılan sendikacılık sendikacılık değildir.