Diyanet-Sen Genel Merkezi
Genel Başkan Bayraktutar; Yılbaşı Kutlamalarına Dikkat!
Genel Başkan Bayraktutar; Yılbaşı Kutlamalarına Dikkat!
Miladi takvime göre 2013 yılının sonlarına yaklaşırken “yılbaşı kutlamaları” adı altında bu yıl da Müslümanlar gayri ahlaki ortamlara çekilmek isteniyor; para harcamaya, eğlenmeye, alkol tüketmeye teşvik ediliyor. Haçlı seferlerinin modern versiyonu olan “yılbaşı kutlamaları”, emperyalist düzenin Müslümanlar üzerindeki en büyük silahı olarak değerlendirilirken, “Müslüman tüketecek, yaşam tarzından, inancından taviz verip yozlaşacak; Batılı emperyalistler ceplerini doldurup, yaşam tarzlarını yaygınlaştıracak” yorumları yapılıyor.
NOEL BAYRAMIYLA YAKIN İLGİLİ
Diyanet Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar, konuyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. Bayraktutar, yılbaşı eğlencelerinin, ilk bakışta yeni yıla girişin kutlamaları gibi gözükse de asıl itibariyle Hıristiyan Batı’nın Noel bayramıyla yakın ilgili olduğunu belirterek “Bu günkü Hıristiyan Batı’da milâdî takvimin başlangıcına esas olarak Hz. Îsâ’nın doğum tarihi alınmış ve bu giderek diğer ülkelerde de benimsenmiştir. Bu bakımdan hıristiyanlar aralık ayının son haftasını, doğumun arefesini teşkil etmesi bakımından, en önemli dinî bayramları olarak kabul etmişlerdir. Bu hafta içerisinde Hıristiyanlar kiliseye giderler, ayrıca birbirlerini ziyaret edip hediyeleşirler. Dinî bir atmosfer içinde geçen Noel bayramı akabinde ise, yeni yıla giriş büyük bir çılgınlıkla, lüks ve israfla kutlanır” dedi.
KÜLTÜR İHRACININ BİR SONUCU
Toplumumuzda ve diğer müslüman toplumlarda “yılbaşı kutlaması” adı altında düzenlenen eğlence toplantılarının ise, hiçbir kültürel ve geleneksel temele sahip olmadığını ifade eden Bayraktutar, şöyle devam etti: “Hıristiyan olmayan ülkelerde yılbaşı kutlamaları Batı’nın körü körüne taklit edilmesinin veya Hıristiyan Batı’nın kültür ihracının bir sonucu olarak değerlendirilmektedir. Ülkemizde öteden beri yılbaşı kutlamalarıyla ilgili olarak yapılan tenkitler ve gösterilen hassasiyet de buradan kaynaklanır. Hz. Peygamber’in müslümanlara diğer dinî topluluklara göre farklı bir kimlik bilinci ve kültür değerleri manzumesi kazandırmak için gayret ettiği, bu uğurda saç-sakal, kılık-kıyafet, yeme-içme âdâbı da dahil pek çok konuda tavsiyede bulunduğu düşünülürse, yılbaşı kutlamalarının, sıradan bir kutlama olarak algılanması ve tabii karşılanması mümkün değildir. Aksine, toplumumuzda kültürel tahribata, kimlik bunalımına yol açtığı, yeni yetişen kuşakları kendi öz değerlerinden ve geleneklerinden koparıp Batı’nın önce hayat tarzına alıştırdığı, sonra değer ve inanç esaslarına sıcak bakmaya ve giderek onları benimsemeye götürmektedir.”
İÇKİLİ, KUMARLI EĞLENCELER
Yılbaşı dolayısıyla yapılan içkili, kumarlı eğlencelerin esasen gerçek Hıristiyanlıkla da hiçbir alakası olmadığını, beşeriyetin ıslahı için Allah Teâlâ tarafından gönderilmiş ilahi bir dinin, tebliğcisi olan Peygamberin doğum yıl dönümünün bu şekilde kutlanmasına müsaade etmeyeceğini söyleyen Bayraktutar, “İçkili, kumarlı ve insanı küçük düşüren zevklerin terennüm edildiği kutlama törenleri, İlahi bir dinin esaslarıyla da bağdaşmaz” yorumunda bulundu.
İSLAM TOPLUMLARINI DEJENERE İÇİN…
“Yılbaşı kutlamaları ilk ortaya çıktığında oldukça sade iken, mutlu azınlık adına ticaret ve eğlence amacıyla zamanla körüklenmiş, çağdaşlaşma adına da Hıristiyan örf ve kültürü yaymak ve İslam toplumlarını dejenere için yaygın hale getirilmiştir” diyen Diyanet Sen Başkanı, şöyle devam etti: “Bizde 19. Yüzyılda benliğini inkar eden ve taklid arayışı içerisinde Batı’yı güçlü bulan Türk aydını, yılbaşı ve noel’i kültürümüze sokmaya çalışmıştır. Zamanla yabancı hayranları, yabancı okullar ve misyonerler tarafından körüklenerek 20. Asır başında resmi hale gelmiştir.”
POLİSİYE VE ADLİ VAKALAR ARTIYOR
“Görüldüğü gibi yılbaşı ve noel, bir kültür yabancılaşması ve batılılaşma eseridir. Bir nevi kuvvetlinin zayıfa etkisi ve siyasi hakimiyetin yankısıdır. Böyle bir kutlama ne asıl hırıstiyanlıkta ne de Türk İslam kültüründe mevcut değildir. Yılbaşı toplumsal bir duyarsızlıktır. Mutlu azınlık eğlenip bir kaç kişi para kazanırken, açlık, sefahat, kıtlık, kaos ve iztıraplar toplumların cabası olmaktadır. Yılbaşı gecesinde sarhoşluğun ve çılgınlığın etkisiyle meydana gelen polisiye ve adli vakaların, mala ve cana sataşmaların, ırza tasallutların, trafik kazalarının haddi hesabı yok. Çılgın eğlenceler, sarhoşluklar ne açlığı giderir, ne iç ve dış barışı sağlar, ne de kalkınmayı. Ne de cari açığı kapatır…”
ŞEKLİ BENZEŞME İNSANI İTİKADİ BENZEŞMEYE GÖTÜRÜR
“Müslüman toplumların fert ve toplum olarak belli bir kimlik kazanmaları, kendi şahsiyetlerini korumaları ve kendilerine güven duygusunu geliştirmeleri gerekirken başka inanç ve toplumlara benzemeye ve onları taklide yeltenmek, benlik ve şahsiyetleri mahveder, başkalarının kölesi haline getirir. Şekli benzeşme fert ve toplumu sonuçta itikadi benzeşmeye götürür. Mağluplar, galipleri taklid etme psikolojisini yaşarlar. İnsan ancak sevdiğini, takdir ettiğini ve büyük gördüğünü taklit eder. Şekli taklit, itikadi taklide götürür.”
BUNLARA UYMAYALIM
“Hiç şüphe yok ki, milletler, millî örf ve adetleriyle tanınırlar ve onlarla yaşarlar. Millî örf ve adetleriyle tarih sinesindeki şerefli mevkilerini korurlar. Çünkü, millî örf ve adetler, bir milletin millî kültürünün ve dinî inancının aynasıdır. Millî örf ve adetler, bir milletin şahsiyeti ve tanıtıcı vasfıdır. Sağlam millî örf ve adetlere sahip milletler, dinî bağları kuvvetli ve millî kültürü yüksek olan milletlerdir. Milletlerin örf ve adetlerine, millî kültürleri ve dinî inançları güç verir ve şekil kazandırır. Hatta dinden de kuvvetli olur. Bu sebeple hiçbir Müslüman milli kültüründe olmayan, dinî akidesine ters düşen özentilere hayatında yer vermez.”
KENDİ DEĞERLERİMİZİ YAŞATALIM
“Toplumumuzun, Batı’nın kültür ve gelenekleri altında nasıl değiştiği ve giderek o toplumla bütünleşmeye başladığı iyi izlenirse toplumumuza yabancı kültürlerden taşınan veya yabancı toplumlara özenti şeklinde başlayan örf ve âdetlere karşı duyarlı olunmasının önemi daha iyi anlaşılır. Bunun için kendi kültürel mirasımızdan ve dini anlayış ve heyecanımızdan kaynaklanan değerleri, gelenek ve âdetleri iyileştirerek yaşatmaya ve geliştirmeye çalışmak vazifemiz olmalıdır.”