Güncel
Memur-Sen Kadınlar Komisyonu’ndan 8 Mart Açıklaması
Memur-Sen Kadınlar Komisyonu’ndan 8 Mart Açıklaması
Memur-Sen Kadınlar Komisyonu yazılı basın açıklaması yaparak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladı. Açıklamada, “Pankartlara gerilmiş, kadın hakları sloganlarının ötesinde, Cinsiyeçilik/Feminizm bariyerlerini aşan, “Öteki” yaratmayacak bir mücadele dili geliştirmek ve yürütmek zorundayız” denildi.
Yazılı açıklamada, “Tarihsel arka planı itibarı ile emeklerine sahip çıkmak için ABD’de greve giden 126 kadın dokuma işçisinin ölüm yıldönümü olan bugünün; hafızalarımızda kadın, emek, hak mücadelesi ve acı kavramları arasında kurduğu ilişkiyi önemli buluyoruz. 8 Mart, 160 yıl önce bugün ABD’de hayatını kaybeden kadın işçileri anmak için başlayan ancak zamanla kutlama programlarına evirilen bir süreçtir. Geçmişte ideolojik olarak tekelleştirilmekten fazlasıyla nasibini almış olan 8 Mart’ın, farklı çevrelerce kutlanarak yaygınlaşması, içinde barındırdığı problemli bakış açısını azaltmamaktadır. Hatta gelinen noktada bu kutlamaların çoğunlukla, zahirde birleştirici görünen ayrıştırıcı söylemleri barındırdığını ifade edebiliriz. Cinsiyetçiliği ortadan kaldırmak için örgütlenen bazı kadın hareketlerinin erkek olmayı neredeyse bir doğum kusuru olarak gören anlayışla cinsiyetçiliği pekiştirmesi bunun bir yansıması olarak görülebilir. Öte yandan özgürlüğün her kadın için ayrı şeye tekabül ettiğinin ıskalanmasıyla, örtünerek özgürleştiğini düşünen kadını erkek egemen düşüncenin bir yansıması olarak gören zihniyeti de ayrıştırıcı söylemin bilinçaltı olarak sıralayabiliriz” ifadelerine yer verildi.
Yeni Bir Paradigma Şart
Dünya Kadınlar Günü, seküler ideolojik çevrelerce “Kimsenin Namusu Değilim, Bedenim Benimdir, Sokağa Çık Özgürleş” söylemiyle araçsallaştırılmakta, hatta “Jineoloji Atölyelerinde(!)” muteber kadın kimliği dizayn edilmeye çalışılmaktadır” denilen açıklamada, “Kadınların mağdur edildiği her olumsuz olayı, kadın özgürlüğü ve kadın hakları mücadelesi perdesi altında dine, geleneğe, medeniyet tasavvurumuza fatura edilmesi bu ideolojik bakışın bir ürünüdür. Erkek egemen ve otoriteryen kodların var olduğu bir toplumsal zeminde, kadın olarak yaşamanın zorluğunu müşahede ediyoruz. Lakin bununla beraber kültür ve medeniyet dünyamızda bir o kadar kutsanan anne ve eş kimliklerinin varlığını da biliyoruz. İdeolojik yönü ağır basan bu günü vesile ederek, kadının ayrı bir kategori olarak anıldığı her mecranın bir problematiğe işaret ettiğinin altını çizmek istiyoruz. Bu vesile ile dünya kadınlar gününe yönelik yaklaşımın, yeni bir paradigma çerçevesinde tartışılması gerektiğine inanıyoruz” diye belirtildi.
Ötekisi Olmayan Türkiye İçin Evet Diyeceğiz
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Toplumsal kamplaşmayı arttıran tüm bu söylemlerin ötesinde insan hakları merkezli, yaşanabilir bir dünya için kadının toplum içindeki konumunu güçlendirecek bir anlayışı geliştirmek zorundayız. Hali hazırda ülkemizde istihdam oranı erkeklerin istihdam oranının yarısı kadar olan, tüm eğitim düzeylerinde erkeklerden daha düşük ücret alan, siyasi alanda erkeklere göre daha az yer bulan, bunu yanında okur yazarlık oranı erkeklerden 5 kat düşük olan bir kadın realitesini yaşıyoruz. Çalışma hayatının hemen her kademesinde erkeklere oranla geride olan kadın istihdamının arttırılması ve istihdam edilen kadınların eş ve anne olma kimliklerinin örselenmediği koşulların sağlanmasında sendikacı kadınlar olarak sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Konfederasyonumuzda 1 milyona ulaşan üye sayımızın 400 binini kadınlar oluşturmaktadır. Çalışma hayatında kadınların sorunlarının çözümü ve adaletin tesisinde gerekli kavramsal çerçevenin oluşturulması için her tür çabayı göstermeye devam edeceğiz. Eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, hukuk ve benzeri alanlarda fırsat ve olanaklardan eşit düzeyde yararlanılması, kadın ve erkeğe verilen hakların, yüklenen sorumlulukların adil bir biçimde dağıtılması çözümünü talep ettiğimiz temel sorunlardandır. Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Olarak, çalışan kadınların haklarını ararken, cinsiyetçi ve ötekileştirici bir söylemden uzak, medeniyet tasavvurumuzdan referanslarını alan hak, adalet ve özgürlük kavramlarını merkeze alan bir örgütlenme ve mücadele yöntemini benimsiyoruz. Emek ve hak mücadelemizin ortaya konulmasında ekonomik ve siyasi istikrarı olan bir Türkiye’nin varlığı elzemdir. 16 Nisan’da bu ülkenin geleceğini oylayacağımız bir referandum var. Bu referandumda siyasi irademizi ortaya koymayı politik bir tercih olmanın ötesinde hayati bir mesele olarak görüyoruz. Ülke geleceğini dert edinen bir geleneğin müntesipleri olan sendikacı kadınlar olarak, emeğimizin ve ekmeğimizin çalınmadığı bir çalışma hayatı ve hakkımızı ararken hem tarafsız hem de bağımsız bir yargı istediğimiz için, Evet diyeceğiz. Bizler eğitimci kadınlar olarak, vesayetin yön verdiği tek tip insan üreten eğitim sistemin karşısında yer almak için evet diyeceğiz. Bizler insanlık ailesinin onurlu üyeleri olarak, demokrasinin ve özgürlüğün hâkim olduğu bir ülkede insanca yaşamak için, inanç ve fikir özgürlüğünün teminat altına alındığı “ötekisi” olmayan Türkiye için evet diyeceğiz. “